Can ve arkadaşları, uçurtmalarını uçururken dostluğun ve paylaşmanın güzelliklerini keşfeder.
Kullanım İpuçları
- Sayfayı çevirmek için sayfaya tıklayın ya da yön tuşlarını kullanın.
- Dinle butonu ile sesli anlatımı başlatın.
- Oto Ses açıkken sayfa bitince otomatik devam eder.
- Kaydırıcı ile hızlı konum değiştirin.
- 3D Açık/Kapalı ile perspektifi değiştirin.
- Kilit ile sayfa tıklamalarını kapatabilirsiniz.
- Tam ekran ile daha iyi odaklanın.
Prenses Lale ve Kurbağa Arkadaşı


Evvel zaman içinde, güzel bir sarayda yaşayan Prenses Lale adında neşeli bir kız varmış. En sevdiği oyuncağı, güneşte pırıl pırıl parlayan altın topuymuş. Bütün gün bahçede topunu havaya atıp tutarak oynarmış.


Bir gün Lale, topunu her zamankinden daha yükseğe atmış. "Hooop!" diye zıplayan top, bir nilüfer çiçeğinin yanından süzülüp "cup!" diye göle düşmüş. Prenses Lale çok üzülmüş.


Tam o sırada, sudan "Vırak vırak!" diye sevimli bir ses gelmiş. Ardından, kocaman ve gülen gözleriyle yeşil bir kurbağa başını sudan çıkarmış.


Kurbağa, "Neden üzgünsün, güzel prenses?" diye sormuş. Lale, "Altın topum suya düştü," demiş hıçkırarak. Kurbağa, "Topunu getirirsem benimle arkadaş olur musun?" diye sormuş.


Prenses Lale'nin yüzü aydınlanmış. Yeni bir arkadaş fikri onu çok heyecanlandırmış. "Elbette olurum!" demiş neşeyle. "Sana söz veriyorum, en iyi arkadaşım olursun."


Kurbağa Vırak, "cup!" diye suya dalmış ve bir dakika sonra ağzında pırıl pırıl parlayan altın topla geri dönmüş. Topu nazikçe Lale'nin önüne bırakmış.


Lale topunu görünce o kadar sevinmiş ki, "Yaşasın!" diye bağırarak topunu almış ve saraya doğru koşmaya başlamış. Heyecandan yeni arkadaşına teşekkür etmeyi unutmuş.


Akşam yemeğinde Lale'nin hiç keyfi yokmuş. Aklına göl kenarında tek başına bıraktığı kurbağa arkadaşı gelmiş. Verdiği sözü tutmadığı için çok üzülmüş.


Lale, hemen bahçeye koşmuş. Kurbağa Vırak, bir nilüfer yaprağının üzerinde sabırla onu bekliyormuş. Lale, "Özür dilerim," demiş. "Sözümü tutacağım. Benimle saraya gelir misin?"


Kurbağa Vırak sevinçle Lale'nin avucuna zıplamış. Lale, onu üşümesin diye elleriyle ısıtmış ve nazikçe ona sarılmış. Bu, sıradan bir sarılma değil, gerçek bir dostluğun başlangıcıymış.


Lale'nin bu içten ve sıcacık dostluğuyla, kurbağanın etrafını sihirli, pırıl pırıl bir ışık sarmış. Işık kaybolduğunda, kurbağanın yerinde Lale gibi gülümseyen yakışıklı bir prens duruyormuş.


Prens, "Benim adım Can," demiş. "Senin sabrın, verdiğin sözü tutman ve iyi kalbin bu büyüyü bozdu." O günden sonra Prenses Lale ve Prens Can en iyi arkadaş olmuşlar ve bahçede hep birlikte oynamışlar.


