Can ve arkadaşları, uçurtmalarını uçururken dostluğun ve paylaşmanın güzelliklerini keşfeder.
Kullanım İpuçları
- Sayfayı çevirmek için sayfaya tıklayın ya da yön tuşlarını kullanın.
- Dinle butonu ile sesli anlatımı başlatın.
- Oto Ses açıkken sayfa bitince otomatik devam eder.
- Kaydırıcı ile hızlı konum değiştirin.
- 3D Açık/Kapalı ile perspektifi değiştirin.
- Kilit ile sayfa tıklamalarını kapatabilirsiniz.
- Tam ekran ile daha iyi odaklanın.
Gizemli Şato'nun Haritası


Ege, büyükbabasının tozlu tavan arasında eski bir sandık buldu. Merakla kapağını açtığında, içinde rulo yapılmış, sararmış bir kâğıt gördü. Bu, tepedeki eski şatonun gizemli bir haritasıydı!


Ege heyecanla koşarak en iyi arkadaşları Elif ve Mert'in yanına gitti. Onlara haritayı gösterdi. Haritanın üzerinde şatonun odaları ve tuhaf semboller çiziliydi. "Bu bir macera daveti!" diye fısıldadı Ege.


Elif'in gözleri parladı. "Bu semboller gizli geçitleri gösteriyor olabilir!" dedi. Mert başta biraz endişelense de arkadaşlarının maceracı ruhu ona da bulaştı. "O zaman ne duruyoruz?" dedi gülümseyerek.


Üç arkadaş, görkemli ama sessiz şatonun önüne vardılar. Kocaman ahşap kapı hafifçe aralıktı. Ege derin bir nefes aldı ve cesaretini toplayarak kapıyı yavaşça itti. Gıcırdayan kapı onlara gizemli bir dünya açtı.


Haritayı takip ederek büyük bir kütüphaneye ulaştılar. Haritadaki sembol, dev bir kitaplığın arkasını işaret ediyordu. Elif ve Ege güçlerini birleştirip kitaplığı ittiler ve arkasında gizli bir kapının belirdiğini gördüler.


Gizli geçit, onları eski müzik aletleriyle dolu bir odaya çıkardı. Duvardaki bir bilmece, odanın ortasındaki devasa bir arpı işaret ediyordu. Elif, bilmeceyi çözerek arpın tellerine doğru sırayla dokundu.


Son nota da çaldığında, duvarın bir bölümü kayarak açıldı ve yukarı doğru çıkan sarmal bir merdiven ortaya çıktı. Mert, fenerini çıkarıp arkadaşlarının yolunu aydınlattı. "Yukarıda bizi ne bekliyor acaba?" diye merakla sordu.


Merdivenler onları şatonun en yüksek kulesine, bir gözlemevine çıkardı! Tavandaki pencereden yıldızlar parlıyordu. Odanın ortasında gökyüzüne dönük dev bir teleskop ve yanında eski bir günlük duruyordu.


Günlüğü okumaya başladılar. Şato bir krala değil, yıldızları izlemeyi çok seven bilge bir gökbilimciye aitti. Gökbilimci, kendisi gibi meraklı ve cesur çocukların bir gün bu gözlemevini bulmasını ummuştu.


Asıl hazinenin altın ya da mücevher değil, bilgi olduğunu anlamışlardı. Teleskop ve yıldız haritaları onlara bırakılmış en değerli mirastı. Şatonun sırrını çözmüşlerdi ve bu sırrı herkesle paylaşmak için sabırsızlanıyorlardı. Cesaret ve işbirliği sayesinde, altından çok daha değerli bir hazine bulmuşlardı.


