Küçük Kara Balık'ın Büyük Macerası

Minik bir derede, pırıl pırıl pullarıyla Küçük Kara Balık yaşarmış. Adı Mercan'mış. Mercan, derenin her taşını, her yosununu bilirmiş. Ama aklında hep aynı soru varmış: 'Bu derenin sonunda ne var?'

Bir gün, en iyi arkadaşı sarı balık Papatya'ya, 'Ben büyük denizi görmek istiyorum!' demiş. Papatya şaşırmış, 'Deniz mi? O da nesi?' diye sormuş.

Mercan, 'Hayallerimde gördüm,' diye anlatmış. 'Sonsuz mavi, kocaman bir su! İçinde rengârenk balıklar dans ediyor, güneş ışıkları kumda oynuyor.'

Onları duyan kırmızı benekli arkadaşları Benekli de yanlarına gelmiş. 'Bu macera kulağa çok eğlenceli geliyor!' demiş neşeyle.

Mercan, arkadaşlarının desteğiyle çok mutlu olmuş. 'O zaman hep birlikte gidelim! Birlikte her şey daha kolay ve daha keyifli olur!'

Üç arkadaş, derenin akıntısıyla birlikte neşeyle yüzmeye başlamışlar. Daha önce görmedikleri uzun sazlıkların ve yuvarlak, parlak taşların yanından geçmişler.

Bir nilüfer yaprağının üzerinde oturan bilge bir kurbağa onlara seslenmiş: 'Vırak vırak! Yolunuz açık olsun minik kaşifler! Akıntıyı takip edin, o size yolu gösterir.'

Yüzdükçe dere genişlemiş, suyun tadı biraz değişmiş. Mercan, 'Denize yaklaşıyoruz galiba!' diye heyecanla seslenmiş. Her yer daha aydınlık ve ferahmış.

Ve işte o an! Dere, birdenbire sonsuz bir maviliğe açılmış. Göz alabildiğine uzanan, pırıl pırıl parlayan büyük deniz tam karşılarındaymış!

Denizde onları neşeli yunuslar ve komik bir yengeç karşılamış. 'Hoş geldiniz küçük dostlar!' demişler hep bir ağızdan. 'Bizim mavi dünyamıza neşe getirdiniz.'

Mercan, Papatya ve Benekli, yeni arkadaşlarıyla birlikte mercanların arasında saklambaç oynamış, yumuşacık kumların üzerinde dans etmişler. Deniz, hayallerinden bile daha güzelmiş!

Küçük Kara Balık Mercan, hayalini gerçekleştirmişti. Hem büyük denizi görmüş hem de harika dostlar edinmişti. Anlamıştı ki; merak ve cesaretle yola çıkınca, insan her zaman hayallerinden bile güzel dünyalar keşfedebilirmiş.