Can ve arkadaşları, uçurtmalarını uçururken dostluğun ve paylaşmanın güzelliklerini keşfeder.
Kullanım İpuçları
- Sayfayı çevirmek için sayfaya tıklayın ya da yön tuşlarını kullanın.
- Dinle butonu ile sesli anlatımı başlatın.
- Oto Ses açıkken sayfa bitince otomatik devam eder.
- Kaydırıcı ile hızlı konum değiştirin.
- 3D Açık/Kapalı ile perspektifi değiştirin.
- Kilit ile sayfa tıklamalarını kapatabilirsiniz.
- Tam ekran ile daha iyi odaklanın.
Siyah İnci


Ben Siyah İnci. Adım gibi simsiyah, yelelerim rüzgarda dans eden, güçlü bir taydım. Annemin sıcak kucağında, yemyeşil çayırlarda koşturarak büyüdüm. Güneşin ilk ışıklarıyla uyanır, çiy taneleriyle parlayan otları yerdim. Kalbim özgürlük ve neşeyle doluydu.


Annem bana her zaman nazik olmayı, etrafımdaki dünyayı sevmeyi öğretirdi. 'Her canlının kalbinde bir iyilik tohumu vardır,' derdi, 'onu bulup yeşertmelisin.' Bu sözler kalbime kazınmıştı. İlk sahibim Tarık Amca da annem gibiydi. Bana gözü gibi bakardı.


Ama hayat bazen değişimi de getirir. Tarık Amca’nın çiftliği küçülmüştü ve beni satmak zorunda kaldı. Kalbimde bir hüzün vardı, ama annemin sözleri aklıma geldi: 'Her son yeni bir başlangıçtır, İnci.' Yeni yuvam bir binicilik okulu olacaktı.


Binicilik okulunun sahibi Demir Bey, Tarık Amca kadar narin değildi. Sesi biraz daha gür, hareketleri daha keskin olabilirdi. Ama ben onun da kalbindeki iyilik tohumunu aradım. Bana yeni bir ev ve öğrenmem gereken çok şey sunuyordu.


Okulda birçok çocukla tanıştım. Bazıları heyecanlı ve biraz aceleciydi, bazıları ise çok kibardı. Herkesin beni sevmesini istiyordum ama biliyordum ki sabırlı olmalıydım. Her yeni binişte, her yeni okşayışta, kalbimdeki umut büyüyordu.


Bir gün, Elara adında küçük bir kız geldi. Saçları rüzgarda savrulur, gözleri merakla parıl parıl parlardı. İlk bakışta anladım, onun kalbindeki iyilik tohumu çoktan yeşermiş, kocaman bir ağaç olmuştu bile.


Elara, diğer çocuklar gibi acele etmezdi. Önce yelemi nazikçe fırçalar, sonra yumuşak bir sesle benimle konuşurdu. Onunla birlikte çayırlarda koşarken, sanki kanatlarım varmış gibi hissederdim. Onun sevgisi, ruhumu besliyordu.


Bazen yaramazlık yapan çocuklar olurdu. Benimle sert konuşanlar, yelemi çekenler... Ama ben Elara'dan öğrendiğim sabırla onlara da nazik olmaya çalıştım. Belki de benim sakinliğim, onların da kalbindeki iyilik tohumunu uyandırırdı.


Elara ile her geçen gün daha da yakınlaştık. O, benim en iyi dostum olmuştu. Onunla geçirdiğim her an, bana Tarık Amca'nın çiftliğindeki o huzurlu günleri hatırlatıyordu. Kalbimde yeniden özgürlük ve neşe çiçekleri açmıştı.


Bir gün Demir Bey geldi ve Elara ile konuştu. Elara'nın yüzü önce şaşkınlık, sonra hüzünle doldu. Duyduğum kadarıyla, Demir Bey beni satmaya karar vermişti. Kalbim bir anlığına durdu. Elara'dan ayrılacak mıydım?


Elara bana sarıldı, gözleri yaşlarla doluydu. 'Seni asla unutmayacağım, İnci,' diye fısıldadı. Ben de ona başımı sürdüm, sanki 'Ben de seni' der gibi. Yeni bir yuvaya gidecektim ama bu sefer içimde bir endişe vardı.


Uzun bir yolculuktan sonra, yeni bir ahıra geldim. Her yer yabancıydı. Merakla etrafa bakındım. Burası nasıl bir yer olacaktı? Yeni sahiplerim nasıl insanlar olacaktı? Kalbim hızlı hızlı çarpıyordu.


Birden tanıdık bir ses duydum. 'İnci! Benim tatlı İnci'm!' Gözlerime inanamadım. Gelen Elara'ydı! Yanında annesi ve babası da vardı. Meğer beni onlar satın almıştı! Kalbim sevinçle dolup taştı.


Elara'nın annesi ve babası da çok nazik insanlardı. Bana kocaman bir çayır, sıcak bir ahır ve en önemlisi, sonsuz sevgi verdiler. Artık Elara ile her gün birlikteydik. Onunla çayırlarda koşuyor, yıldızların altında fısıltılarla konuşuyorduk.


Hayatımdaki her değişim, beni daha iyi bir yuvaya getirdi. Annemin sözleri doğruydu: Her canlının kalbinde bir iyilik tohumu vardır. Ve ben, bu tohumları yeşerten, bana sevgi ve saygı gösteren herkesin dostluğunu kazandım. Şimdi, Siyah İnci olarak, sonsuza dek mutlu bir yuvada yaşıyorum.


