Can ve arkadaşları, uçurtmalarını uçururken dostluğun ve paylaşmanın güzelliklerini keşfeder.
Kullanım İpuçları
- Sayfayı çevirmek için sayfaya tıklayın ya da yön tuşlarını kullanın.
- Dinle butonu ile sesli anlatımı başlatın.
- Oto Ses açıkken sayfa bitince otomatik devam eder.
- Kaydırıcı ile hızlı konum değiştirin.
- 3D Açık/Kapalı ile perspektifi değiştirin.
- Kilit ile sayfa tıklamalarını kapatabilirsiniz.
- Tam ekran ile daha iyi odaklanın.
Peter Pan ve Hayal Küresi


Varolmayan Ülke'nin pırıl pırıl gökyüzünün altında, Peter Pan ve Kayıp Çocuklar kahkahalarla oynuyorlardı. Ellerinde tuttukları Hayal Küresi, dokunduklarında rengarenk şekiller çıkarıyordu. Bazen bir ejderha, bazen de koşan bir at oluveriyordu. "Bu şimdiye kadarki en iyi oyun!" diye bağırdı Peter.


Onları çalıların arkasından izleyen biri vardı: Kaptan Kanca! Ama sinirli görünmüyordu, sadece biraz sıkılmıştı. "Hım," diye mırıldandı kendi kendine. "Bu küre çok eğlenceli görünüyor. Belki ben de oynamak isterim." Aklına hemen muzip bir fikir geldi.


Kaptan Kanca, gemisinden aldığı uzun bir oltanın ucundaki ağı sessizce uzattı. "Vınnn!" diye bir sesle ağ, havada süzüldü ve tam Peter topu atarken Hayal Küresi'ni yakaladı. Kayıp Çocuklar şaşkınlıkla dona kaldılar. Oyunları bir anda durmuştu!


Peter Pan, "Merak etmeyin!" dedi arkadaşlarına cesaretle. "Onu geri alacağız!" Wendy, "Tek başımıza değil, birlikte hareket etmeliyiz. Arkadaşlığımız bizim en büyük gücümüz!" diyerek onlara katıldı. Hep birlikte bir plan yaptılar.


"Uçma zamanı!" diye bağırdı Peter. Hep birlikte mutlu düşünceler düşündüler ve "Vuuuu!" diye bir sesle gökyüzüne yükseldiler. Varolmayan Ülke'nin yemyeşil ormanlarının ve masmavi denizinin üzerinden Kaptan Kanca'nın gemisine doğru uçtular.


Yolda Denizkızı Gölü'ne uğradılar. "Kaptan Kanca'yı gördünüz mü?" diye sordu Wendy. Denizkızları kıkırdayarak cevap verdi: "Evet, gemisine doğru gidiyordu!" Sonra oyunbaz bir şekilde kuyruklarıyla su sıçrattılar. "Şap şap!" Sular Peter ve Wendy'nin yüzüne gelince herkes kahkahalara boğuldu.


Sonunda Kaptan Kanca'nın gemisi göründü. Kaptan, güvertede tek başına durmuş, Hayal Küresi'ni elinde evirip çeviriyordu. "Bu nasıl çalışıyor ki?" diye söyleniyordu. Küreye dokunuyor ama hiçbir şey olmuyordu, çünkü küre sadece mutlu ve paylaşımcı düşüncelerle çalışırdı.


İşte o an, minik peri Çıngırak harekete geçti. Kaptan Kanca'nın etrafında hızla uçarak sihirli peri tozlarını serpmeye başladı. Tozlar Kanca'nın korsanlarına değince, hepsi bir anda gıdıklanmaya ve "Kıkır kıkır!" diye gülmeye başladılar.


Herkes gülerken, Peter Pan bir gölge gibi sessizce güverteye indi. Kaptan Kanca'nın elinden Hayal Küresi'ni nazikçe aldı. Kaptan o kadar çok gülüyordu ki Peter'ın geldiğini fark etmedi bile. Peter, küreyle birlikte tekrar gökyüzüne yükseldi.


Gülmesi bitince Kaptan Kanca, kürenin gittiğini fark etti. Ama kızmadı. Aksine, omuzları düştü ve üzgün bir şekilde, "Ben... Ben sadece oynamak istemiştim," diye mırıldandı. "Tek başıma çok sıkılıyorum."


Peter Pan, Kaptan Kanca'nın sesindeki üzüntüyü duydu. Arkadaşlarına baktı, hepsi de anladıklarını belli edercesine başlarını salladılar. Peter, gemiye geri indi ve Hayal Küresi'ni Kaptan Kanca'ya uzattı. "Bizimle oynamak ister misin?" diye sordu gülümseyerek.


O gün Varolmayan Ülke'de daha önce hiç görülmemiş bir şey oldu. Peter Pan, Wendy, Kayıp Çocuklar ve Kaptan Kanca, korsan gemisinde birlikte oyun oynadılar. Hayal Küresi, herkesin kahkahalarıyla parlıyor, gökyüzünü en güzel şekillerle dolduruyordu. O gün anladılar ki, en büyük macera bile paylaştıkça güzelleşir. Gerçek güç, dostluk ve cesaretten gelir.


