Can ve arkadaşları, uçurtmalarını uçururken dostluğun ve paylaşmanın güzelliklerini keşfeder.
Kullanım İpuçları
- Sayfayı çevirmek için sayfaya tıklayın ya da yön tuşlarını kullanın.
- Dinle butonu ile sesli anlatımı başlatın.
- Oto Ses açıkken sayfa bitince otomatik devam eder.
- Kaydırıcı ile hızlı konum değiştirin.
- 3D Açık/Kapalı ile perspektifi değiştirin.
- Kilit ile sayfa tıklamalarını kapatabilirsiniz.
- Tam ekran ile daha iyi odaklanın.
Heidi'nin Mutlu Kalbi


Alpler'in yüksek, görkemli dağlarının arasında, Heidi adında neşe dolu küçük bir kız yaşardı. Her sabah güneşin ilk ışıklarıyla uyanır, temiz dağ havasını içine çeker ve yeni bir güne gülümseyerek başlardı.


Heidi, kendisini çok seven dedesiyle birlikte küçük, şirin bir dağ kulübesinde yaşıyordu. Dedesi ona tahtadan küçük figürler oyar, sıcacık keçi sütü hazırlar ve dağların en güzel masallarını anlatırdı.


Kulübelerinin en yakın dostları, çanları şıngırdayan sevimli keçilerdi. Heidi onlara isimler takmıştı: Beyaz olanın adı Pamuk, en küçük ve yaramaz olanınki ise Zıpzıp'tı. Onları çok severdi.


Heidi her gün keçi çobanı olan arkadaşı Peter ile buluşurdu. Peter, dağların her patikasını bilir ve en lezzetli yaban çileklerinin nerede yetiştiğini bir tek o bilirdi.


Birlikte dağ çayırlarında koşturur, rengarenk çiçeklerden taçlar yaparlardı. Heidi'nin kahkahaları, dağlarda yankılanır, rüzgara karışırdı.


Bazen yüksek bir kayanın üzerine oturup, aşağıda süzülen bulutları izlerlerdi. Heidi, "Bulutlar pamuk şeker gibi, bir tanesini yakalamak isterdim!" der, Peter da gülerdi.


Dedesi, Heidi'ye doğanın sırlarını öğretirdi. Ona kartalların nasıl süzüldüğünü, hangi çiçeğin şifalı olduğunu ve karın nasıl yağdığını anlatırdı. Heidi için her gün yeni bir keşifti.


Bir gün Heidi, bir süreliğine büyük bir şehre gitmesi gerektiğini öğrendi. Dedesi ona sarılarak, "Orada yeni bir arkadaş edinecek ve güzel şeyler öğreneceksin. Dağlar seni her zaman bekler," dedi.


Şehir, dağlardan çok farklıydı. Evler gökyüzüne uzanıyor, her yer insanlarla doluydu. Heidi, dağların sessizliğini ve çiçeklerin kokusunu özlese de kalbindeki neşeyi hiç kaybetmedi.


Heidi, şehirdeki evde Clara adında nazik bir kızla tanıştı. Clara tekerlekli sandalye kullanıyordu ama gülümsemesi güneş gibi parlaktı. İkisi hemen çok iyi arkadaş oldular.


Heidi, Clara'ya Alpler'i anlattı. Keçileri, Peter'ı, çiçekli çayırları ve dedesinin masallarını... Clara, Heidi'nin anlattığı hikayelerle sanki o dağlarda geziniyor gibi hissediyordu.


Heidi'nin neşesi, şehirdeki büyük eve de yayıldı. Clara'nın yüzü artık daha çok gülüyordu. Birlikte oyunlar oynuyor, kitaplar okuyor ve hayaller kuruyorlardı.


Sonunda Heidi'nin dağlarına geri dönme vakti geldi. Clara'ya veda ederken, "Sana hep mektup yazacağım ve sen de bir gün dağlara geleceksin," dedi. Arkadaşlıkları mesafeleri aşacaktı.


Heidi, dağlarına, arkadaşı Peter'a ve sevgili keçilerine kavuştuğu için çok mutluydu. Artık anlatacak ne kadar çok hikayesi vardı! Hem dağları hem de şehri seviyordu.


Heidi harika bir şey öğrenmişti: Sevgi ve dostluk nerede olursan ol yanındaysa, her yer senin yuvan olabilirdi. Onun mutlu kalbi, hem Alpler'in zirvesinde hem de şehrin kalbinde aynı neşeyle atıyordu.


