Can ve arkadaşları, uçurtmalarını uçururken dostluğun ve paylaşmanın güzelliklerini keşfeder.
Kullanım İpuçları
- Sayfayı çevirmek için sayfaya tıklayın ya da yön tuşlarını kullanın.
- Dinle butonu ile sesli anlatımı başlatın.
- Oto Ses açıkken sayfa bitince otomatik devam eder.
- Kaydırıcı ile hızlı konum değiştirin.
- 3D Açık/Kapalı ile perspektifi değiştirin.
- Kilit ile sayfa tıklamalarını kapatabilirsiniz.
- Tam ekran ile daha iyi odaklanın.
Alice'in Renkli Rüyası


Alice, ablasıyla birlikte nehir kenarındaki yemyeşil çimenlerde otururken canı biraz sıkılıyordu. Etrafı mis kokulu, rengarenk çiçeklerle dolu bir bahçeydi ama o, farklı bir macera hayal ediyordu.


Tam o sırada, üzerinden şık bir yelek olan, elinde büyük bir cep saati tutan bembeyaz bir tavşan koşarak yanından geçti. "Eyvah! Geç kalacağım! Çok geç kalacağım!" diye telaşla söyleniyordu.


Alice merakına yenik düştü. "Konuşan bir tavşan mı? Hem de yelekli! Bu da neyin nesi?" diye düşünerek tavşanın peşinden koşmaya başladı. Merakı, sıkıntısını unutturmuştu.


Tavşan, büyük bir ağacın köklerinin arasındaki bir deliğe daldı. Alice bir an bile tereddüt etmeden arkasından atladı. Ama bu sıradan bir delik değildi! Yavaşça, bir tüy gibi süzülerek aşağı iniyordu.


Sonunda yumuşacık bir zemine indi. Kendini bir sürü farklı boyutta ve renkte kapının olduğu uzun bir koridorda buldu. Ortadaki cam masanın üzerinde duran minicik, altın bir anahtar gözüne çarptı.


Küçük bir kapıdan geçerek sihirli bir ormana adım attı. Ağaçlar gökkuşağı gibiydi ve çiçekler kendi aralarında fısıldaşıyordu. Birden bir ağacın dalında kocaman bir gülümseme belirdi.


Sonra gülümsemenin sahibi ortaya çıktı: çizgili, pofuduk bir Kedi! "Merhaba," dedi Alice. "Bana hangi yoldan gitmem gerektiğini söyler misin?" Kedi, "Bu, nereye gitmek istediğine bağlı," diye cevap verdi.


Kedi, "Eğer Şapkacı'yı ve onun çay partisini merak ediyorsan o yöne gitmelisin," diyerek bir patikayı işaret etti ve yavaşça gözden kayboldu, geriye sadece gülümsemesi kaldı. Alice neşeyle patikayı takip etmeye başladı.


Çok geçmeden ormanın ortasında kurulmuş devasa bir çay masasına ulaştı. Masanın başında uzun, komik bir şapka takan neşeli bir adam oturuyordu. Bu, Şapkacı'ydı!


"Doğum günün kutlu olsun!" diye bağırdı Şapkacı. Alice, "Ama bugün benim doğum günüm değil ki," dedi. Şapkacı, "Olsun! Biz burada her gün doğum günü olmayanları kutlarız!" dedi ve ona çay ikram etti.


Eğlenceli çay partisinden ayrılan Alice, bir grup iskambil kartının yürüdüğü bir yola çıktı. İskambil kartları bir ağızdan, "Kraliçe geliyor! Kraliçe için yol açın!" diye bağırıyorlardı.


Ve işte Kraliçe oradaydı! Kupa Kraliçesi'nin saçı kalp şeklinde toplanmıştı ve çok gösterişli bir elbisesi vardı. Ama hiç de korkutucu görünmüyordu, sadece oyun oynamayı çok seviyordu. "Hemen benimle kroket oyna!" diye neşeyle seslendi.


Kroket oyunu çok garipti! Top yerine sevimli kirpiler, tokmak yerine ise pembe flamingolar kullanıyorlardı. Herkes gülüyor ve çok eğleniyordu. Kraliçe oyunu kazanınca sevinçle zıpladı.


Alice kahkahalarla gülerken her şey yavaşça bulanıklaşmaya başladı. Renkler birbirine karıştı, sesler uzaklaştı. Gözlerini açtığında kendini yine nehir kenarında, ablasının dizinin dibinde uyuyakalmış buldu.


Alice doğrulup oturdu ve gülümsedi. Belki de hepsi bir rüyaydı. Ama ne kadar da harika bir rüya! O gün anladı ki, hayal gücü dünyayı çok daha renkli ve eğlenceli bir yer yapıyordu. Ve bu, en güzel maceraydı.


